Sizlere bugün anlatacağım hikaye, bundan tam 272 yıl önce yaşanmış ve günümüze ibretlik bir öykü olarak geliyor.

Hikaye 1750 yılında Prusya Postdam’da geçiyor.

Öyküye göre, ‘Prusya Kralı II. Frederick 1750 yılında Postdam’dan geçerken, bir yeri çok beğenir ve adamlarına orada kendisine bir saray yapmaları emrini verir. Kralın adamları gösterilen yere gidince, saray yapılacak yerde bir değirmen olduğunu görürler. Saray için, o değirmenin oradan kaldırılması gereklidir. Bunun üzerine gidip değirmenin kapısını çalarlar. Karşılarına, değirmenin sahibi yaşlı adam çıkar. Kralın adamları yaşlı değirmenciye, kralın değirmeni satın alacağını söyleyip kaç para istediğini sorarlar Fakat değirmenci satmayı kesin bir dille reddeder. Değirmen için ederinin çok üstünde teklif yapılsa da çabaları boşunadır.

Adamları kralın yanına döner ve durumu krala anlatırlar. Kral, adamlarını geri çeviren değirmenciyle bir de kendisi konuşmak ister. Yaşlı değirmenci kralın huzuruna çağrılır. Sorarlar anlatır;

“Değirmen bana atadan kaldı, ben de onu çocuklarıma bırakacağım”. Kral için bile olsa, değirmen satılık değildir. Fakat kral da kararlıdır;

Kral, Unutma ki ben Kralım, inat etme” istesem değirmenini para vermeden de alabilirim deyince, Değirmenci buna karşılık o unutulmaz cevabı verir:

Asıl sen unutma! Berlin’de hakimler var. Alamazsınız. Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar; Kral bile olsa adaletten üstün değildir.”

 

Hikayenin devamı uzayıp gidiyor…

 

Bizim birilerine vermek istediğimiz mesajımız şu ki; Ne Erzurum, ne Türkiye Cumhuriyeti adalet terazisinde sahipsiz değildir!

 

Devlet bir gün çıkar der ki; begim hele gel!

Bir Rezidansın bahçesindeki ağaçtan bir yaprak düşmüş…

Bu Yaprak senin Dubleks evinin bahçesine düşmüş…

 

Nasıl düşmüş?

Nerden gelmiş?

Ne şartlarda gelmiş?

 

Bunlara yakın gelecekte geleceğiz!

 

Şimdilik sadece şunu söylüyorum!

 

Başkan Ankara’da mahkemeler var!