Bu günkü yazımın muhtevası, hayatı başarılarla dolu bir isme, Erzurum ve Erzurumlu adına teşekkür etmek ve vefa sorumluluğuyla hakkını teslim etmek üzerine olacak.

Elime ulaşan ilkokul resimlerini kendisine danışmadan yayınlamış olacağım. 

Lakin; biliyorum ki sayın bakanımız, bu aceleciliğimi mazur görecektir.

Zira; kendisini tanıdığımız kadarıyla naif ve alçakgönüllü kişiliği çerçevesinde, inanıyorum ki bu hareketimiz, tebessümüyle sonuçlanacaktır.

***

Erzurum'un önde gelen simaları hakkında araştırma yaparken bir şey farkettim. 

Geçmişi başarılarla dolu, gelecekte de Türk sağlık ve siyaset tarihinin altın harflerle yazacağı Prof. Dr. Recep Akdağ'a, Erzurum olarak gereken ilgiyi ve vefayı gösteremedik. 

Bırakın sahip çıkmayı; türlü iftiralarla, karalamalarla yıprattık sayın bakanı...

Fakat o Erzurum sevgisinden, Erzurum sevdasından vazgeçmedi. 

Çünkü o, Erzurum'un öz evladıydı...

Kimdi Recep Akdağ?

Akdağ, 8 Mayıs 1960'da Erzurum İspir'de doğdu. Zekiye ve Yahya çiftinin çocuklarıydı. 

Yeğenağa mahallesi Dumlupınar İlköğretim okulunda tamamladı ilkokulu. Orta okulu da Gazi Ahmet Muhtar Paşa ortaokulunda okudu.

Liseyi Ankara'da tamamladıktan sonra, Atatürk üniversitesi Tıp Fakültesini kazandı ve aynı okuldan mezun oldu. Belkide çocukluk hayaliydi, çocuk sağlığı ve hastalıkları alanında uzman olmak. 

Oldu da...

Başarılarının ardı arkası kesilmedi.

İlkokulda katıldığı bir yarışmada, okulun ötesinde Doğu Anadolu'da birinci olması, o yaşta bile sayın bakanı aranan kişi yapmıştı.

Bu durumu Üç silahşörlerden Veysel Köşebent aynen şöyle anlatacaktı; " ilkokul döneminde Bakan Akdağ çalışkanlığı, yardımseverliği ve girişkenliğiyle her zaman önde oldu."

Manşet resminde kullandığım başlıkta geçen "üç silahşörler" söylemi de yine Veysel Köşebent'e ait...

Köşebent, bir konuşmasında; "İlkokul öncesinden başlayan arkadaşlığımız var. Mehmet Ali Bingöl diye bir arkadaşımız da vardı. Bize "Üç silahşörler" derlerdi. 

Bununla birlikte, bakan Akdağ'ın bilgi yarışmalarının favorisi olduğunu belirten Köşebent, şunları kaydedecekti: ''Tercüman Gazetesi'nin ilkokullar arasında düzenlediği Türkiye geneli bilgi yarışması vardı. Okulumuzda yapılan seçmelerde Bakan Bey temsil etme hakkını aldı. Sadece okulda değil Doğu Anadolu Bölgesi'nde birincilik kazanmıştı. Yarışmaların favorisiydi. Recep Akdağ, bizim çalışkan grubumuzun içinde olmasına rağmen, her zaman bizden bir adım önde olurdu.''

Şunu da belirtmek istiyorum. Köşebent'in verdiği tüyolarda, sayın Akdağ'ın sesinin pek bir güzel olduğu ve okul dönemlerinde koroda bulunmuşluğu bilgisi de mevcut.

Sayın bakan bunlarla birlikte, bir yıl süreyle Londra‘da kan hastalıkları üzerine çalışmalarda bulundu.

Bunun yanında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'nde Başhekim Yardımcılığı, Satınalma Komisyonu Başkanlığı, Tıp Dergisi Editör Yardımcılığı ve Araştırma Merkezi’nde Müdür Yardımcılığı görevlerini yürüttü.

Ayrıca Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1999 yılında da profesör oldu. Bununla birlikte 100’ün üzerinde makalesi ve tebliği yayımlandı. Akdağ, 1996 yılında İstanbul Tabip Odası’ndan “Yılın Makalesi” ödülünü aldı. Recep Akdağ, 18 Kasım 2002’den 24 Ocak 2013’e kadar Sağlık Bakanı olarak görev yaptı.

Akdağ, 22. 23. ve 24. dönem Erzurum milletvekili oldu. 58, 59, 60 ve 61. hükümetlerde de Sağlık Bakanı olarak görev aldı. 

1 Kasım 2015'te yapılan seçimlerde 26. dönem AK Parti Erzurum Milletvekili seçildi. 24 Mayıs 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a Binali Yıldırım tarafından sunulan yeni bakanlar listesinde 65. Hükümet’te Sağlık Bakanı olarak vazifelendirildi.

Son seçimlerde de Erzurum milletvekili olarak seçildi.

Şimdi düşünün, Erzurum'dan bir yiğit çıkmış, sağlıkta devrim yapmış, SSK'nın yerine SGK'yı kurup hastaneleri birleştirmiş ve özellikle tam gün yasasıyla bayağı bir nefreti ve okları üzerine çekmiş biri var. Ve onlarca farklı hizmet... Başarıdan başarıya koşan bir hayat...

Ben Erzurum adına üzerime düşeni yapmak istedim. Ve naçizane bildiklerimi, duyduklarımı ve araştırmlarımın sonuçlarını kamuoyuyla paylaşıyorum.

Tarihe not düşmek adına...

Bu yazımdaki amacım ve bütün Erzurumlulardan da isteğim odur ki; Değerlerimize sahip çıkalım. 

Son söz;

Biz onu Allah için seviyouz...

Sürç-ü lisan ettiysem, affola...