Seçim döneminde son dönemece girmiş bulunmaktayız. Pazar günü sandıklar açılacak ve ülkenin 5 yıllık lideri belirlenecek. Ortada seçim var, sandıklar var ama aday göremiyorum. Adayları da ciddi bir çalışma içinde ve halkla yüz yüze görüşürken göremiyoruz. Bu konuda küçük partilerin adayları, büyüklerinkilerden çok daha fazla gayret gösteriyorlar. Bana bazen partilerden “Hocam, Erzurum'un sorunları nelerdir?” gibi sorular soruyorlar ya da sorunlar için çözüm konusunda görüşümü soranlar oluyor. Ben de “aday olan kişinin normalde bunları tespit etmiş ve bunlar için çözüm üretmiş olması gerektiğini” söyleyerek nazikçe taleplerini reddediyorum. Zira biz şehirden habersiz, şehirle ilgili kaygıları ve çözümleri, projeleri olmayan vekiller istemiyoruz. Erzurum'un sorunlarını merak edenler için şehirde gezmelerinin yeterli olacağını her zaman söylüyorum. Örneğin bir trafik sorunumuz var, bir cehalet sorunumuz var, bir istihdam sorunumuz var, bir ekonomik kriz sorunumuz var, bir eğitim sorunumuz var, bir gençlik sorunumuz var, bir uyuşturucu sorunumuz var… Hepsinden önemlisi çok büyük bir ahlak sorunumuz var. Zaten bu sorunların çözülememesinin en büyük sebebi de bu ahlak sorunudur. Ahlak, günümüzde en çok içi boşaltılan kavramlardan biri. Zira ahlakı, kadın erkek ilişkilerinden ibaret sayan çok büyük bir güruh var. Devletin malının deniz, yemeyenin keriz olduğunu zanneden zihniyet nedense yaşanan yolsuzluklar, hırsızlıklar ve benzeri durumlarda refleks göstermiyor. Bu konulara sessiz kalanlar, kadın erkek ilişkilerindeki yaşananlara daha fazla reaksiyon gösteriyorlar. Bu da aslında bilinçaltının dışarıya vurması demektir. Kendi içindeki yaşattığı bazı sapıklıkların dışarıya yansıması demektir. Bize göre ahlaksızlık; mesela rüşvet almaktır, mesela kuyrukta bekleyenin önüne geçmektir, torpil yapmaktır, yalan söylemektir, işinin hakkını vermemektir, kendini başkalarından büyük görmektir… Biraz önce Erzurum’un sorunlarından bahsetmiştim. Örneğin trafik sorununu ele alalım: İkinci sıra park etmek bir ahlaksızlıktır. Arabayı park edip gidersiniz, o anda çıkması gereken insan çıkamaz ve sizi bekler. Ya da akması gereken yolu tıkarsınız, insanlar gitmeleri gereken yere geç kalırlar veya bir ambulans taşıdığı hastayı daha geç ulaştırır… Bu sorun defalarca başımıza gelmiştir. Bu, düşünmemekten, düşünememekten, çıkarcılıktan ve ahlaksızlıktan kaynaklanan bir sorundur. Bunu yapanın kültür düzeyi önemli değildir, karakteri önemlidir. Yine trafikte makas atmak, hız yapmak, abart egzoz kullanmak, çok yüksek sesli müzikle sokak aralarında gezmek, toplu taşıma araçlarındaki toplumsal kurallara uymamak… Bunlar da bir çeşit ahlaksızlıktır. Geçen gün yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum: Arabamı eşime bırakmıştım ve işime K7 ile gidecektim. Ben derse yetişmeye çalışıyorum, öğrenciler derse yetişmeye çalışıyorlar, memurlar işe yetişmeye çalışıyor ve şoför de yolcuları memnun etmeye çalışıyor ama kimse memnun değil. Çünkü K7 gibi uzun bir güzergâhta küçük otobüs vermişler. Halk ile şoför, karşı karşıya geliyor. Allah'tan şoför beyefendi de sorun çıkmasını engelliyor. Halk olaydan rahatsız ama kimse belediyeyi arayıp rahatsızlığını dile getirmiyor. Çünkü işine gelmiyor, fişlenmekten korkuyor. Oysa fişlenecek bir durum değil, masum ve doğru bir davranış yetkilileri arayıp şikâyet bildirmek. Bunun gibi basit bir olayda bile şahsi çıkarlarını, toplum çıkarlarından önde tutan bir zihniyet, utanmadan sağda solda herkesi eleştirir ama gerekeni yapmaz. Bu da bir ahlaksızlıktır. Otobüsün en yoğun olduğu saate küçük otobüs göndermek bir düşüncesizlik veya (kasıt varsa) ahlaksızlıktır. Bu sorunun basit bir çözümü var ama kimsenin işine gelmez. Mesela 65 yaş üstünün ücretsiz taşınmasına bir zaman sınırı konsa (Örneğin saat 10.00'dan sonra başlasa. Öğleden sonra mesai çıkışlarında ve okul çıkışlarında yine buna bir engel konulsa, belli zaman aralıklarında ücretsiz olsa…) bu sorun biraz daha çözülecektir. Ama bu sefer 65 yaş üstünü kızdırma ve oylarını kaybetme korkusu başlar. Oyuyla yöneticileri tehdit etmek de bir ahlak sorunudur, oy kaybetme korkusuyla sorun çözmemek de bir ahlak sorunudur. (Bu sözlerim Toplu Ulaşım Daire Başkanlığınadır.) Dolayısıyla şehirde sorunları çözmek basit ama bir o kadar zor bir soru olaydır. Zira hiç kimse dürüst ve samimi değil, hiç kimse masum değil.