Eğer istek ve arzuları ihtirasa dönüşmüş ve nefsin eline düşmüş ise o zaman felâket kapıda demektir. Gayede ihtiras, sonuçta iflâsa döner.Zira ihtiras insanı haktan uzaklaştırır, nefsin batağına düşürür. İhtiraslı insanlar için huzur ve saadet kapıları ebediyen kapalıdır. Elde etmek istediği mevki ve makamlara ulaşmada veya elde
etmek istediği nimetlere kavuşmada gözünü hırs bürüyen insanın beyni zonk zonk zonklamada sabahlara kadar kan veter içerisinde kıvranmaktadır. Kade rve teslimiyet çizgisinde doğru bir istikamet elde edemediği için de fırtınalı bir hayat içerisinde bocalamaktadır.İnsanlar için hedef tayin etmek, bir idealin,bir ülkünün peşinde koşmak erdemdir. Arzu edilen hedefe kilitlenen insanlar için en doğru yol meşru zeminlerde hedefe ulaşmak ve bu noktada gerekli ilmî çalışmaları yaparak sonucu Allah’ tan beklemektir. Çünkü her türlü güzelliğin, zaferlerin meydana gelmesi ilâhî kudret ve kuvvetin elindedir.Bu noktada insana düşen yalnızca çalışmak, meşru zeminlerde müspet gelişmelere yelken açmaktır. Gerisi teslim ve tevekkülle Allah’a dayanmaktır. Yani sebeplere yapışmak, tedbir aldıktan sonra Mevlâ’ ya teslim olmak,işin esası budur.Hani insan, seferle mükelleftir; zaferle değil. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dediği gibi :Deme şu niçin şöyle,Yer incedir ol öyle, Bak sonuna sabreyle,Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.Bir iş olacağı zaman Cenabı Hak sebeplerini bir araya getirir, zaman içinde zaman yaratır. Onun için bir gayeye ulaşmak, bir hedefe varmak için dürüst ve namusluca çalışmak yeterlidir. İhtiras, Allah korusun felâketin başlangıcıdır.Tarih bu tür örneklerle doludur. Ancak Allah’a teslimiyet ve tevekkül noktasında zafiyet içerisinde olanlar bu güzellikten yoksun dur ve onlar için her türlü rezalet meşrudur. Bir insan kendisini tanır, kendisini bilir ise o insan için bir problem yoktur. Asıl tehlike kendisini bilmeyen, hangi işi yapabileceğini kestiremeyen insanlar içindir. Ve de bu tür insanların topluma verdikleri zarar,açtıkları yaraların telafisi mümkün olmamakta, işler felâkete dönüşmektedir.Emanetlerin ehline teslimi noktasında cemiyetin uyanık olması çok önemlidir.İçki içmek nasıl haram ise bu noktada nasıl bir tepki gösteriyor ise emanetin ehline teslimi noktasında da aynı hassasiyeti, aynı tavrı sergilemesi gerekiyor. Aksi halde toplum nizamı alt üst olmakta,başarı ve mutluluk bir hayalden öteye gitmemektedir.Emanetlerin ehline tesliminde ihtiraslı tiplere dikkat etmek son derece önemlidir. Her insan önce işini yapmalı, hedef tayin ettiği ülkü ve idealler için bilgi, birikim ve tecrübe peşinde koşmalıdır. Netice ve sonuçlarla meşgul olmamalıdır.Ketenci Zade'nin ifadesiyle:“ Hak tecelli eyleyince her işi asan eder, Halk
eder esbabını bir lahzada ihsan eder.”Cenabı Hak, Kur’anı Mucizül Beyan’da:”Hoşunuza gitmediği halde Allah düşmanları ile savaşmak üzerinize farz kılındı. Umulur ki sizin hoşunuza gitmediği halde bir şey hakkınızda hayırlı olabilir ve bir şeyi siz çok arzu ettiğiniz halde o şey sizin hakkınızda şer olabilir. Allah bilir, lâkin siz bilemezsiniz.”


( Bakara 152 )
Nurullah Özkılıç
Eğitimci Şair veYazar
İlahiyatçı