Her şey yolunda gidiyor gibiydi. Günlük rutinlerimizi yapıyorduk. İşleri kovalama, görüşmeler, planlar ve hayat aynı tempoyla devam ediyordu. Maraş’taki, Antep’teki, Diyarbakır’da da o bölgenin insanları yarın giyeceği elbiseyi, sabah içeceği kahveyi, simit, poğaça, çayı, mesaideki sohbet arkadaşlarını, hanımlar ev telaşını, çocuklar okul heyecanını hatta yağan karın sevincini yaşarlarken ve hiç beklemezken gece kâbus oldu onlara. Yüzyılın kabusuydu bu, felaket, yıkım müthiş bir sarsıntı anlatılması güç, yaşanması yürek parçalayan o büyük deprem yerle bir etti koca şehirleri. Canlar aldı, canımızı yaktı. Bütün planlar yer ile yeksan oldu. Sanki farklı bir boyuta evrildik bir gece de. Mecmuanın haftalık yazılarını planlarken tüm formatlarımız değişti. Aklımız, ruhumuz, bedenimiz perişan bir halde bu satırlara sığmayacak felaketi anlatmaya başladı benliğimiz. Kaybettiklerimize üzülürken kurtulanlara sevindik, ağlayarak. Bir daha olmasın diye dua dua yalvarıyoruz. En çok çocuklar çıktı enkazdan, dikkatinizi çekti mi bilmem ama hayat devam ediyor ve biz de her an hazırlıklı olmalıyız mesajını iletiyor. Acısız kedersiz umutlu ve mutlu günler dileğiyle…